25 Eylül 2012 Salı

Onu yanımdayken bile özlüyorum...


Onu yanımdayken bile özlüyorum...

Önsöz:


'Koskoca bir yaz katledildi sonunda. Geç bile kalındı. Ve biz bu katliamın sessiz tanıklarıyız artık. 

Ben yazın tahammülsüzüm, tatsızım; Güneşin altında yanacağıma, rüzgarlarda savrulmayı tercih ederim...
Bazıları ilkbaharı beklerken, ben sonbaharda yeniden doğanlardanım; Öylesine özlemektir bu...'

Dün hava alanındaydım. Bir elimde bavulum, diğer elimde pasaportumla gitmeye hazırlanırken, etrafımdaki insanları izledim. Herkes birşeyin telaşına kapılmış, firar ediyordu, hayatı hızlı ileri yaşamak istercesine. Bazıları ağlayıp, bağıran çocuklarını susturmaya çalışırken, digerleri 20 kg bagaj limitini çoktan aşmıs, etrafta fazla yükü olmayan birilerini arıyordu. Bu tablo başımı ağrıtırken çok farklı bir kare gözüme takıldı...


Genç bir erkek, bir tane de kız bu insanların çemberinin tam ortasında etrafında olanlardan habersiz, o anı filmlerdeki ağır çekim modunda yaşıyor gibilerdi sanki. Bakıştılar; genç çocuk kızın yanağından damlayan yaşa parmaklarının uçlarıyla dokundu, ama silmedi. Silmeye kıyamadı.

Gözlerim doldu. Ne kadar zordur sevdiğin bir insana veda etmek; Bilirim. 

Öylece dururken, elleriyle yüzünü avuçlarına alıp, bakar rengini bile tarif edemediğin o güzel gözleriyle; Öyle birşeydir ki aşk, hiçbir tasviri layık göremezsin ona, zira onu layığıyla anlatacak hiçbir kelime yoktur gözünde. Aşk boyutsuzdur, çıplaktır, dilsizdir...İste öyle seversin sen onu. 
Yanağına düşen kirpiği parmaklarının uçlarıyla alıp "Bir dilek tut" dediğinde bile, içten içe Allah'tan seni dilediğine dua edersin, keza senin onu dilediğin gibi. Sonra saklarsın sevgilinden emanet aldığını en sevdiğin romanının en sevdiğin sayfasının arasına...
Daha önce söz vermişsindir kendine, ondan habersiz bu şehri odasına not bırakarak sessizce terkedeceğine, çünkü öyle ağır gelir ki vedalar sana. Ayağına iple bağlanmış taş gibi batarsın denizin tam dibine...Yapmak istersin, ama yapamazsın. Aşk öyle bir çelişkidir işte.
Sonra o gün öyle bir gelir ki...
Otobüse binmek üzereyken, bir daha dönüp, tekrar sarılırsın onun boynuna. Zor tutarken göz yaşlarını, son bir kez yüzüne dahi bakmaya gücün yoktur. Aşk öyle korkaktır işte. Bindiğinde düğümler çözülür, ağlarsın. İnsanlar bakar, umrunda olmaz. Aşk öyle umursamazdır işte.Onlar nereden bilebilir ki bundan sonra senin için "Burası" olan, onun icin "Orası" olduğunu...

O kadar zordur ki bu ayrılık; Zira sen onu yanındayken bile özlersin...


Son söz:


'Kaybetmekten değil, yitirilmekten korkuyorum...Öylece aldatıcı bir sonbahar gününde'


Yasemin GÖKER

2 yorum: