23 Ağustos 2013 Cuma

Dönuş

Dönuş
 

„Rüzgar, at bakalım havanı. Elbette, sen de bir gün dineceksin!“

Şark ile Garp arasında. İstanbul. 23.08.2013. Saat 16.05. „Hay
ırlı cumalar, kızım“ demişti camiinin önünde güneşten korunmak için oturan bir yaşlı kadın. Genç kız yanından geçerken neredeyse farketmemişti kendisini. Bir dilenciydi belki, ya da mendil satıp dua edenlerden. „Allah, seni korusun (…), Allah seni sevdiğine kavuştursun!“ Aman, Allah korusun, doğru. Sevdiğine kavuşmak şu an istediği en son şeylerden biriydi belki de. Hem olmayacak duaya "Amin" denmez, teyze. Üç  ya da dört adım ilerlemişken „Hayırlı cumalar“ diye fısıldamıştı o da, kadının ona karşılık verdiğini duyup, duymadığından emin olmadan. Boynunu eğmiş yürürken, adımları damla damla birbirine karışıyordu. Daha sonra kaldırımlar. Daha sonra da dünya...

Ağlamak kolaydı nüfusu 13 854 740 milyonluk bir yerde. Gerçi bu sayılara da güveni yoktu pek; Zira kendisi de üç gün evvel bir İstanbul'lu olmuştu. Nitekim 13 854 741 milyon olmamalı mıydı bu rakam? Küsürü sayılmıyor
 muydu bu yerde? Ne fark ederdi bir kişi az ya da fazla, varlığı da yokluğu da ilgilendirmeyen bir şehirde.
Geride bırakmıştı koskoca bir hayatı, çünkü emindi ki tüm acılar kaybolacaktı burada, tıp ki daha önce kendisini kaybettiği gibi...

„İstanbul'a hoşgeldin, yine, yeniden, kalbi kırık kız. Par
çalarını burada toplaman dileğiyle. En geç sonbaharı yeniden anlamdıranı bulduktan sonra...“

Yasemin Göker