4 Aralık 2013 Çarşamba

Ruh Zedelenmesi

Ruh Zedelenmesi 

'Oysa ki ben kavuşmamıza gün sayarken, kendi günlerimi saymışım, Sonbahar...
Artık Hoşçakal! Seni yüzümü okşayan rüzgarlarınla, saçımı ıslatan gökyaşlarınla hatırlayacağım...'


Dün akşam seninle birlikte yürüdüğmüz yollardan yürüdüm...

Hava soğuktu, çetindi...Ve yüzüme çarpan rüzgar neredeyse nefesimi kesiyordu.
Boğuk sesler geliyordu etrafımdan...Ve bu gece beni ne evimizin köşesinde çiçek satan teyzenin 'Güzel kızım, alasın bir çiçek bea!' ı ne yolumuzun üstündeki göbekli amcanın beni her gördüğünde 'İyi akşamlar Avukat kızımıza! İşler nasıl geçti bakalım? Bak benim de bir sorum var' ı, ne de evimizin eşiğinde bekleyen kedilerin mırıldanması mutlu edecekti...

Eve geldim...
Hayali bir mutluluğun bana bu denli acı vermesiyle birlikte, tenime ve saçlarıma sinmiş kokunla çakır keyfi yapıyordum bu gece. Varsayılan duyguların hiçbir vakit hissedilmediğini anlamak mıydı beni bu kadar mutsuz kılan? Ah insankızı! Sen böyle birşeysin işte.
'İnsanoğlu' kördü, nankördü. Bunu sen de anlayacaktın elbette!

Neye göre yaşadın hayatı değil de, kime göre yaşadın hayatı, kızım?
Onlar çok bilir, çok düşünür, çok konuşur da hiç mi bir mantıklı kelime ağızlardan çıkmaz be kızım?
'Boşver' demek ne ucuz bir kelimeydi, bu aralar herkesin diline dolanmıştı...

Git gide uzaklaşmak yerine, gel gele yakınlaşsaydık keşke, insanoğlu!
Ama olsun, İstanbul sensiz de güzel!

'Hoşgeldin kartaneli mevsim! Artık beyaza örtme zamanı Sonbahar'ın geride bıraktıklarını. Seni de severim, ama O'nun kadar değil...'

Sonbahar'a ithafen...

Yasemin Göker